Düşünüyorum alsam elime bir silah, namlunun ağzında düşüncelerim. Birini vursam bir diğeri gelecek. Sahi insan nasıl öldürebilir ki düşüncelerini? Kurtulmak istediğim her düşünce tekrar sararken zihnimi, umutsuzca bırakıyorum silah fikrini. Belki başka sefere… Tarifi olmayan hislerle doluyum yine. Yatağıma uzandım aklımda sen. Her zamanki gibi. Bende değişen hiçbir şey yok. Sen neler yapıyorsun acaba. Bunca“Tarifi yok” yazısının devamını oku
Yazar arşivleri: ozzs
Yenik zaferim
Biliyor musun sevgilim? Seni sevdim. Bir insan hayatında ne kadar çok ve ne kadar güzel sevebilirse, o kadar sevdim. Bu da benim yenik zaferim… Sen benim ilk çaresizliğim, sen benim ilk yenilgimsin…
Kanayan ruh
İlişkilerde birbirini anlamak çok önemli. Anlaşılma isteği en az sevmek, sevilmek kadar değerli. Beni anlamadın demeyeceğim. Beni anladın. Zaten en dayanılmaz acı buydu. Sen beni anladın. Anladığın halde canımı yaktın. Yaraladın. Sonra ne oldu tüm o yaralardan akan kan ruhuma sıçradı. Ruhum kanıyor hiç ve bu kanana hiç durmayacak gibi. Ruhu kanayan bir insan ne“Kanayan ruh” yazısının devamını oku
Ne yaptım
Gecenin bilmem kaçı, uyuyamazsın, tavana bakarken düşünürsün. Ben bunları yaşamayı hakedecek ne yaptım diye..
Onsuz
Ona sarılmadan, öpmeden, koklamadan biten bir gün daha. Nefes alıyorum ama yaşıyor muyum işte onu bilmiyorum…
Sonlu dünya
Sonlu dünya. Evet her fani için ölümün olduğu bu dünyada her şeyin bir sonu var. Bazı sonlar bizim seçimimiz bazıları ise değil. Peki bu sonlar bizim bir şeyler yaşamamıza engel mi? Ya da bir şeyin sonlanması onu değersizleştir mi? Bana soracak olursanız kesinlikle hayır derim. Yaşadığım tüm o güzellikleri belki bir daha hayatım boyunca yaşayamayacağım“Sonlu dünya” yazısının devamını oku
Mutluluk
Mutluluk var ya o mutluluk. Hepimizin deliler gibi kovaladığı mutluluk. Bulmak dünyanın en zor şeyi. Onu yaşamak dünyanın en iyi şeyi. Onu kaybetmek dünyanın kolay şeyi. Peki ya onu hatırlamak. İşte o ise dünyanın en kötü şeyi…
Zar
Hayatımda ilk defa attığım bir zar 6 geldi. Kız arkadaşımla tanıştım. Bu sefer oldu dedim. Ben onun zarında sadece 1 idim. Şimdi bırak zar atmayı elime alacak halim vaktim kalmadı. Bu nasıl bir hayat diye isyan edeceğim, edemiyorum. Sabır sabır demekten kendimden geçtim…
Sokaklar
Sokaklara fırlıyorum sürekli. Sokaklar da dar geliyor. Tıpkı vücudumun yüreğime dar geldiği gibi. Ne denizin mavisi açacak gibi içimi, ne pırıl pırıl gökyüzü. Kendimi taşıyamayacak kadar çok büyüyorum, bir yandan da kaybolacak kadar küçülüyorum. Birileri bana bir şeyler anlatıyor durmadan. “Önemli olan sağlık.” “Yaşamak güzel.” “Boş ver.” Ben hiçbirini duymuyorum. Göz yaşlarımdan etrafı göremez hale“Sokaklar” yazısının devamını oku
İstila edilmiş içsellik
İnsanın yeri ile ya da işi ile aynılaşması veya onunla bütünleşmesi çok cazip bir algı uyandırır. İnsanların bir çoğunun toplumun kendilerine hibe ettikleri saygınlıktan başka bir profil yakalamak ya da oluşturmak istememeleri, hayatları için önem arzeden bu sebepten dolayıdır. İnsanlar bu örtü gerisinde gerçek varoşlarını gizlemeyi çok iyi bilirler, bunu da bir marifet sayarlar. Halbuki“İstila edilmiş içsellik” yazısının devamını oku
Farkındalık
Her gün bir şekilde duyduğumuz bir kelime farkındalık. Peki neyin nesi bu farkındalık dediğimiz arketip? Her anımız bir şeylerin farkında olmakla geçer.Farkında olmazsak farkımız olmaz. Farkımız olmazsa şayet saramayız birbirimizin eksik yanlarını, ikmal edemeyiz, bütünleyemeyiz birbirimizi. Bir çocuk düşünelim, en fazla neyin farkındalığı sarar bir çocuk zihnini? Oyunun, eğlencenin, eğlenmenin veyahut saf sevginin. Çoğu çocuk“Farkındalık” yazısının devamını oku
Oblomov
Sanırım daha lisedeydim Oblomov’u okuduğumda. Kitabı alıp eve gelmiştim, babam kitabı elimde görür görmez “hah bulmuşsun kitabını!”. Demişti bana. Kitabı okumaya başlayınca anlamıştım babamın neden öyle dediğini çünkü Oblomov tembelliği ile meşhur bir karakterdi kitapta. Babam bizi benzetmiş sanırım… “Hayat bu, hayat,” der İvan Gonçarov, Oblomov adlı kitabında; “kimi ölür, kimi doğar, kimi evlenir. Biz“Oblomov” yazısının devamını oku