16 Ağustos

Kardeşimle değişimli olarak babamın yanında kalıyorduk. 15 Ağustos’u 16 Ağustos’a bağlayan gece benim sıramdı. Babam uyudu, uyandı yemeğini yedi. Bana yine, beni eve götür dedi. İçim parçalansada üzgün bir şekilde bunun olamayacağını anlattım. Saatlerce elinden tuttum, gözleriyle öyle bakışlar attı ki sanki bana anlatmak istedikleri varmış ama anlatmaya gücü yokmuş gibiydi. Kardeşim geldi benden nöbeti devraldı. Baba yarın görüşürüz dedim vedalaştım ve hastaneden çıktım. Eve varır varmaz kardeşimden telefon geldi. Ne yazık ki babamı kaybetmiştik. Defalarca kez bize kendimizi bu duruma hazırlanmamız söylenmiş olsa da bir insan kendini babasızlığa nasıl hazırlar? Tabi ki hazır değildim. Dünyam başıma yıkıldı. Zihnim kabul etmiyordu. Babam artık yoktu. Yok fiilinin anlamını bu kadar ağır bir şekilde anlamak çok ama çok kötüydü. Her an bu kadar mükemmel bir babam olduğunu kendime hatırlatarak ayakta durmaya çalıştım. Bugün tam olarak babamsız iki sene geçti. Zaman geçiyor geçmesine ama o acı hep aynı yerde durmaya devam ediyor. İnsan zamanla sadece acıyla yaşamayı öğreniyor. Canım babam seni çok özledim…

Yorum bırakın