Paradoks

Dünyadaki en sinir bozucu duygulardan biri, söyleyecek çok sözünün olup da bunu kelimelere nasıl dökeceğini bilememek olmalı. Oldukça uzun zamandır yazarak kendimce sinir bozucu bulduğum bu durumu pratikle ortadan kaldırmaya çalışıyorum. Buna rağmen hala hislerimi tam anlamıyla kelimelere dökemiyorum. Hislerimi kelimelere tam anlamıyla dökemedikçe de yazmanın merhem etkisinden faydalanamıyormuş gibi hissediyorum.

Yazılara dökülen düşüncelerin, anıların, hatıraların insanlar tarafından daha kolay unutulduğu söyleniyor. Aslında ısrarla yazmak isteyişimin sebebi unutabilmek. Her ne kadar unutmak istesemde bu güne kadar yaptığım hiçbir şey unutmak konusunda bende işe yaramadı. Düşünmedikçe daha çok düşündüm, görmedikçe daha çok görmek istedim, fotoğraflara bakmadıkça daha fazla bakasım geldi. Ne yaparsam yapayım işe yaramıyor eski kız arkadaşımı bir saniye bile aklımdan çıkaramıyorum. Çevremde herkesin bu duruma çözüm olarak tek önerisi, hayatıma birini almam yönünde. Fakat, hala birini severken ve her saniye onu düşünürken başka biriyle birlikte olmanın doğru olmadığı kanısındayım. Bir paradoksun içine hapsolmuş bir haldeyim.

Bugün tüm bunları yaşarken düşünmeden edemiyorum, hiç karşılaşmamış olmak ayrı düşmekten daha iyi mi olurdu diye. Bu soruya yanıtım ne yazık ki yok. Özlemek bir kelime ağarlığı bir ton ve bu yükü artık taşıyamaz haldeyim ama sen yorgunsun diye dünya durup sana yol vermiyor…

Yorum bırakın