Ah ah acı nasıl çekilir? Herkesin farklı bir duruşu var içinde kopan parçalara. Kimisi bağırır çağırır, acı çekmeyi tekeline almaya çalışır. Kimisiyse sessizliğiyle işkence eder etrafındakilere. Aslında bu ikisinin de yardım çığlığıdır. Peki ya benim gibi gerçek suskunlar? Yardım için uzanacak ele yumruğunu sıkıp kapatanlar? Kendine acıyı konduramayanlar? Böyle gece yarısı uyku tutmayıp, derdine şarkı açıp, kalemi eline alıp çare arayanlar? Acı yarıştırmaya güçleri kalmamıştır belki de. Kıyafetlerinin altı yarayla dolu olanlar? Tüm gülüşleri mutsuzluklarıyla savaşmak içinse? Onlara göre acılar paylaşınca azalmaz ki. Çare vermeyecekse ne lüzum var derdini bir yabancıyla tanıştırmaya? Ben inanmıyorum artık acıyı paylaşmaya, hele ki bazı acıları. O acılar ki dibi yoktur, sen çektikçe uzar, süner. En iyisi içinde açtığın çukurda tutabilmek onları. Ne içimdeki çukur yeter artık, ne de acılar diner. Suskunluğa devam…