“Anlaşılmak” basit bir kelime gibi gelsede, biraz düşünülünce bu kelimenin içerdiği büyük mana rahatlıkla görülebilir.
İnsan, diğer insanlarla kurduğu ilişkilerde karşısındaki insanın, kendisini yansıtan bir ayna olduğunu çoğu zaman farketmiyor. Hepimiz aslında farkında olarak veya olmayarak tüm ilişkilerimizi; anlamak ve anlaşılmak temelinde şekillendiriyoruz. Karşımızdaki insandan bize yansıyan davranış ve düşünceleri bitmek bilmez bir çabayla anlamaya, anlamlandırmaya çalışıyoruz. Ve tabi ki o kişiye verdiğimiz düşünsel, davranışsal yanıtlarla da anlaşılmayı bekliyoruz.
Peki neden bütün bu çabamız…
İnsanın varlığı yaşaması üzerine kuruludur. Varlığımız fiziken devam edebilmesi için barınağa, yemeğe, kıyafetlere ve güvenliğe ihtiyaç duyarken. Ruhi varlığımızın devamı ise kişinin tüm çevresindeki iletişim ve etkileşimle mümkündür. Yani ruh sağlığımızın belki de olmazsa olmazıdır anlaşılmak.
Ne yazık ki bazen çevremizdeki kulaklar bizi duymayabilir yani kalbimizi göremeyebilir. Peki bu gibi durumlarda ne yapmak bize iyi gelir? Sizlere kendimden yola çıkarak bir yanıt vermek istiyorum. Bu gibi durumlarda müzik dinlemek, kitap veyahut çevrimiçi içerikleri okuyarak kendimce çözümler üretmeye çalışıyorum. Bazen dinlediğimiz şarkıdaki bir söz ya da okuduğunuz kitaptaki bir cümle bize yalnız olmadığımızı ve dünyada bizim gibi düşünen, hisseden insanlar olduğunu gösterebilir. Anlaşılmasak bile en azından yalnız olmadığımızı biliriz. Bu da çok rahatlatıcı olabilir.
Umarım yazdığım tüm bu yazılarla uzaklarda birilerine faydam dokunuyordur. Yalnızlığın olmadığı hep anlayıp, anlaşıldığımız bir dünya dileğiyle…
Bazen; anlaşılmak için kelimelere değil de, sessizliğe sarılır insan…
Anlaşılmak nimet, anlayacak insanla karşılaşmak ise büyük kısmet