Her insanın hayalleri vardır. Ne zaman başımız sıkışsa hayallerimize sığınırız. En azından ben hep böyle yaptım. Hayal kurdum ve umut ettim. Öte yandan, bilinciydeydim hiçbir hayalimin benim hayal ettiğim kadar güzel olmadığına ya da hiçbir korkumun beni korkuttuğu kadar büyük olmadığına.
Bugün geri dönüp baktığımda sahip olduğum hayat, belki bir çok insanın hayali olabilecek bir hayat. Bu yüzden binlerce kez şükür ediyorum. Her insan kadar maddi olanaklara bende imrendim fakat bunlara sahip olmamak beni hiç mutsuz etmedi. Sahip olduklarımla hep mutlu oldum. Fakat, manevi yönden de mutsuzum. Artık dayanılacak seviye olmayacak bir mutsuzluk. Düşüncelerin ötesinde insanı içten içe her geçen gün çürüten cinsten bir mutsuzluk.
Geçtiğimiz son üç sene her yönüyle hayatmın kırılma noktası oldu. Önce tam hayallerimdeki gibi diyebileceğim bir kız arkadaşım oldu. Aynı zamanda da babamın kansere yakalandığını öğrendim. Sonra ne mi oldu? Benim güzelle, iyiyle, hayallerle sınanmam başladı. Önce kız arkadaşım gitti sonra da babam. Resmen mutluluğu en üst seviyeden yaşarken mutsuzluğu en üst seviyeden yaşar oldum. Tabi eğer buna yaşam denilebilirse.
Yaşadıklarım psikolojik diye düşündüm ve yardım aldım. Çok güvendiğim ve çok inandığım bir doktor derdime derman olamadı. Kendi de kabul etti. İnsan böylesine bir çaresizlik durumunda ne yapar? Kendi kendime çözmiyorum. Yardımla çözemiyorum. Peki şimdi ben ne yapmalıyım? Allah kimseyi bu şekilde bir çaresizlikle sınamasın. Eski fotoğraflara sığınışlarım, gözlerimi kapatıp anılarda kayboluşlarım ve bir de o güzel rüyalarım. Sizlerde olmasa bu durumda ben ne yapardım…
Hayallar sadece avunmak, çaresizlik duygumu kısa bir süreliğine dindirmek içindi.
Zülfü Livaneli