Kendisini konuşarak değil, yazarak değil, susarak anlatmayı öğrenmiş biriyim ben. Cüsseli, heybetli laflardan hep ürktüm, kırılgan ve narin sessizliklere sığındım. Nihayet hem paramparça oldum hem de anlaşılmadım. Oysa tek isteğim sevmek, sevilmekti. Sevmek güzeldi ama gerçekten seven bir çok kişinin de ayrılıklaydı en büyük imtihanı. Ne zordur sevene sevdiğinden ayrı düşmek. Ayrı düşeceksek neden seviyoruz. Sahiden kalbimiz mi bize sev diyen yoksa yalnızlığımız mı bizi körükleyen? Nedir bu sevmek, bilen biri bana anlatsın lütfen. Bir muma ateş olmak mı sevmek yoksa yanan ateşe dokunamamak mı? Sevgisizlikten mi sevdaya sevgiye düşkünlüğümüz yoksa en büyük hayalin gerçekleşmesi mi sevmek? Mutlu olmak istiyorsan, mutsuzluk mahallesine uğra derler ya, gerek yok sen gel beni gör!