Rüzgarlarda Savrulmak

Bazen öylesine çok konuşmak, anlatmak istersin ki etrafına bakarsın kimseyi bulamazsın, sonra yutkunup başlarsın kendi kendine konuşmaya. Ben kime ne anlatmaya çalışıyorum dersin. Ne haliniz varsa görün diye haykırarak çekip çok ama çok uzaklara gitmek istersin. Hem de hiç dönmeyecekcesine. Tam öyle bir haldeyim ama bir yandan da biliyorum bu gönül beni nereye gidersem gideyim takip edecek. Bazı hisler, bazı düşünceler hiçbir kelimeyle hiçbir sözle tarif edilemiyor. Öyle ki ne kaçmak çare, ne de anlatmaya çalışmak. Sanki herkes bir yöne ben bir yöne. Herkes böyle giderken kime ne anlatabilirim ki? Rüzgarda savrulmak benimkisi… İnsanın heybesine atabileceği en büyük hazinesi değil mi kendini bilmesi. Ben biliyorum kendimi. Bazen dünyalar bile sığabilecek kadar büyükken yüreğim, bazen de kendi atışına bile dar geliyor. Bazen küçücük bir gülümseme bile yeterinken içimi ısıtmaya, bazen çığlıklarla atılan kahkahalar bile yetmiyor tebessüm etmeme. Ben kendimi biliyorum mu demiştim? Özür dilerim! Ben ne kendimi biliyorum ne de mutlu olmayı. Çünkü öğrenemedim bir türlü arkama dönüp hiçbir şey olmamış gibi gitmeyi, unutmayı…

Yorum bırakın