Depresyon

Depresyonun ne olduğuna ilişkin farklı bir bakış açısı getirmek istiyorum. Bana kalırsa depresyon sadece bir “hastalık” denip geçilecek bir şey değil, aynı zamanda hayata ilişkin bir anlam arayışı. Vücudun bir enfeksyonla başetmek için ateşi yükseltmesi ne kadar doğal bir tepkiyse, insanın hayatta anlam ve amaç kaybı yaşadığı dönemde kişinin kendisini depresyona çekmesi de benzer bir reaksiyon olarak düşünülebillir.

Zihnimiz bize diyor ki, gündelik hayattaki dertleri, tasaları, koşturmacaları bırak, tek bir şeye odaklan. Neden dolayı mutsuz olduğunu bul. Kendi hayatının anlamına bir yanıt ver.

İnsanın içindeki en engellenemez dürtü, “Hayatta Kalmak”tır. Bu o kadar kuvvetlidir ki, bazen genetik mirasımız direksiyonu ele geçirir ve kontrol bizden çıkar. Bunun en basiti, bizi korkutan bir hayvanla karşılaşmaktır. Biz akıllı zihnimizle her ne kadar “bundan korkmayacağım” desek de etkimiz sınırlıdır.

İşte fiziksel olarak basitçe yaşanan bu durum, pekala psikolojik dünyamızda da yaşanıyor olabilir. Zihin dünyasının “benim yaşamımın anlamı ne?” sorusuna ihtiyacı o kadar yüksek boyutta ve önemli olabilir ki, kişi buna yanıt veremediğinde, zihin, bünyeyi bu soruya yanıt vermek zorunda bırakacak şekilde manipule edebilir.

Yani; depresyondan hayata ve kişinin o hayattaki kendi anlamına yeni yanıtlar vermesiyle çıkılabilir. Depresyon süreci de bu yanıtı verme çabasındaki bir kişinin, tüm gereksiz sistemleri kapatması ve tüm enerjisinin bu ana probleme odaklaması olarak yorumlanabilir. Sözün özü depresyon, zihinsel bir savunma mekanizması olarak yorumlanabilir.

Yanıtsız günlerin hayatımızda olmaması ümidiyle. Depresyonsuz günlere…

Yorum bırakın