Dünya merhamet eksikliğinden can çekişiyor. Ondan mahrumiyet bizi görünür ve görünmez biçimlerle yok ediyor. Çevre kirlenmesi, yoksulluk, önyargı, şiddet ve savaşlar. Merhamet içimizde bir yerlerde sönmeye yüz tutmuş insanlık ateşini yeniden tutuşturan ve bizi en temel halinde insanlığımıza geri çağıran bir duygu. Verecek hiçbir şeyin dahi yoksa elinde, kardeşinin acısı için kendini verebilir, kendi ruhunu, dostluğunu, candaşlığını ikram edebilirsin. Merhamet sempati ve acıma duygularını aşar. Dünyayı bir başkasının gözüyle görmenin nemenem bir şey olduğunu gerçekten anlamamızı sağlayan bir empati duygusunu içerir. Merhametli bireyler, merhameti eyleme dökmek için gerekli zaman ve zemini ayırır. Merhamet, senin mutluluğun olmazsa benim de mutlu olamayacağımın bilgisidir. Sadece kendi refahına odaklanmış insanların erişemeyeceği bir bağış, bir ödüldür.
Hayatlar, merhametin ve onun iyileştirici güçlerinin farkına varmakla dönüşür. İnsan, kendi sınırlarının ötesinde bir alana gittiğinde, sadece kendisi için değil başkaları için de var olduğunu hissettiğinde çok daha güçlü bir canlılık hissi tecrübe eder. Mutluluğun pek çoğu, bir kalbi olmaktan kaynaklanır. Ancak bir kalbi olanlar, merhamet edebilenler mutluluğu gerçek manasıyla tecrübe edebilir. Modern çağda pek çoğumuz hayatı, ‘yaşamıyor gibi’ yaşıyoruz ya da hiç son yokmuş gibi, duygular tepsizleşmiş, canlılık fevkalade azalmış bir biçimde ufukta bizi bekleyen hiçlikten umarsızca kaçmaya çalışıyoruz.
Belki tüm insanlıktan kaçabilir, uzaklaşabikiriz fakat bizi biz yapan hiç bir değer ya da histen istesek dahi kaçamayız. Merhametsiz ortamında yaşama hayali bile inanılmaz derecede ürkütücü. Önce kendimizi sonra çevremize merhametli olduğumuz günler dileğiyle…
Merhamet ruhun panzehiridir.
Eric Hoffer