İyiyim

Yolda yürüyorsun bir tanıdık denk geliyor. Nasılsın diyor. Telefon çalıyor, açıyorsun. Konuştuğun kişi nasılsın diye soruyor. Otobüsün içinden seni yolcu edenlere el sallıyorsun. Hareket vakti geliyor, yüzün düşüyor. Yan koltukta oturan soruyor, nasılsınız? Oturmuş bir bankta yalnız başına ağlamaklısın. Bir yabancı yaklaşıyor. Merak eden ama aynı zamanda çekingen gözlerle nasılsın diye soruyor. Asansöre biniyorsun, yanındaki nasılsın diyor. Kaldırıyorsun kafanı, iyiyim diyorsun. Aslında hepsine ve herkese iyiyim diyorsun.

Yeni bir dil öğrenmeye başlıyorsun. İlk öğrettikleri diyalog nasılsın sorusu ve cevabı oluyor. Hiç şaşmıyor. Cevap her dilde ‘’İyiyim, teşekkürler.’’ oluyor.

İçim acıyor, bitik bir haldeyim, kötüyüm diyemiyorum. Belki de acım beğenilmeyecek diye içimize atıyorum. Gecesinden sabahına gözyaşı döküyorum. Sabah kalkıp ilk gördüğüm insana gülümseyerek ‘’İyiyim.’’ diyorum.

Ben alıştım Nasılsın? sorusuna iyiyim demeye.

Fakat bazen insan “iyiyim” dediğinde gözlerinin içine bakıp “iyi değilsin biliyorum” diyecek birisine ihtiyaç duyuyor…

Bir yarayı iyileştiren, her şeyden önce orada bir yara olduğunu kabullenmekti. “Bir şeyim yok, iyiyim ben” dedikçe insan her şeyden önce tedaviyi reddediyordu.

Yorum bırakın