Bizim kültürümüzde rüyanın, rüyanızı ilk anlattığınız kişinin yorumladığı şekilde gerçekleşeceğine inanılır. O sebeple dün bir rüya gördüm dediğinizde, hemen karşınızdaki kişinin “hayırdır İnşallah” dediğini duyarsınız. Bu söz rüyanızın hayra yorulmasının bir temennisidir. Çok güzel bir temenni. O zaman bugün ki yazıma “hayırdır inşallah” diyerek başlamak isterim.
Rüyaların şifresi yüzyıllardır insanlar için çözülmeye değer gizemli bir olgu olarak ele alınmış ve psikoloji de dâhil olmak üzere birçok uzmanlık alanının ilgisini çekmiştir. Rüyaları açıklama çalışmaları spekülasyonlardan bilimsel
temele oturtulmaya çalışılan açıklamalara doğru bir yol izlemiş olsa da günümüzde hala alternatif birçok bilimsel açıklamaya rağmen gizemini korumaya devam eden bir olgu olarak araştırmalara konu olmaktadır.
Uyku; kişinin duyusal uyaranlarla uyandırılabildiği belli süreli, periyodik ve geçici bilinçsizlik durumu olarak tanımlanıyor. Uykuyu tanımlayan 5 fizyolojik evre uyku döngüsünü oluşturuyor.
Bu evrelerin ilk dördünde hızlı göz hareketleri gözlenmez, son evre ise hızlı göz hareketleriyle karakterizedir. Bu bağlamda uykunun ilk dört evresi n-REM (hızlı gözhareketleri olmayan), son evre ise REM uykusu olarak sınıflandırılıyor.
REM kelimesi ingilizce “rapid eye movement” teriminin baş harflerinden oluşur ve dilimize “hızlı göz hareketi” olarak çevrilebilir. “Uykunun rüya görülen evresi” şeklinde basitçe ifade edilebilir.
REM uykusunu ilginç kılan ve tıp dünyasında “paradoxical sleep” (paradoksal uyku) olarak adlandırılmasına neden olan bir başka özelliği ise, beyin tarafından bu uyku evresinde yayılan sinyallerdir. Uyanıkken de beyin tarafından aynı özellikte sinyaller üretilmektedir. Aslında uyku halindesiniz fakat beyniniz uyanıkmış gibi davranmaktadır.
Bu aralar rüya konusunu oldukça araştırıyorum bu sebeple son zamanda öğrendiğim bu konu hakkında kısa bir bilgi vermek istedim. Uyuyorsunuz ama beyniniz siz uyanıkmışsınız gibi davranıyor ve ben, sen, o… Hepimiz rüya görüyoruz.
Rüya işte ne var bunda diyebilirsiniz fakat Roma döneminde bazı rüyalar tanrılardan mesaj sayılıyor, hatta Roma Senatosu tarafından analiz edilip yorumlanıyordu. Seferlerde ve savaşlarda komutanların rüya tabircileri de ordulara eşlik ediyordu. Buna ek olarak, Peygamberlerin gördüğü rüyalar vahiy olarak nitelendirdiğinden bugün dünya düzeninin ve tüm hayatımızın rüyalar tarafından şekillendirildiğini anlayabilirsiniz. Dolayısıyla rüya işte ne var dememek lazım diye düşünüyorum.
Peki ben neden rüya konusunu birden araştırmaya başladım. Rüyalar, ben rüya görmeye başlayınca ilgimi çekti. Her insan rüya görür dediğinizi duyar gibiyim. Evet çok nadir de olsa bende rüya görürdüm ama bir kaç saat içinde hiçbir şey hatırlamazdım. İşin enteresanı ciddi manada güçlü bir hafızaya sahip olmam. Bu sebeple ertesi gün gelip, dün şöyle bir rüya gördüm diye başlayıp en ince detayına kadar anlatabilen insanları hep şaşırarak dinledim.
Yakın zamanda kız arkadaşımla ayrıldık. Sanırım bu ayrılığı atlatamadığım için gün içinde sürekli o aklımda ve bir saniye olsun aklımdan çıkaramıyorum bunun sonucu rüyalarımada yansıyor. Hiç rüya görmeyen ya da görüp hatırlamayan ben, artık hemen hergün kız arkadaşımı rüyamda görüyorum ve bu rüyaları en ince ayrıntısına kadar hatırlıyorum. Freud’a göre rüyalar, gizil isteklerin bilinçaltında ortaya çıkması. Gizil istekler? İşte bu konuyu anlamlandıramıyorum. Her insanın hayatında istediği ama sahip olamadığı istekleri vardır. Fakat kimse bunların hergün rüyasını görmez. Buradan çıkarabildiğim tek sonuç ya insanlar gerçekten istemiyor ama istediklerini sanıyorlar ya da gizil istek noktasında Freud yanıldı.
Umarım Freud yanılmıyordur çünkü, Kant ve Schopenhauer rüyalar ile delilik arasında bir ilişki olduğuna vurgu yapmış, “delinin rüya gören uyanık kişi” ve “rüyanın kısa süreli psikoz, psikozun ise uzun süreli rüya” olduğunu belirtmişlerdir. Olaylara bu yönünden de bakarsak fazla rüya görmek delilik olarak dahi yorumlanabilir. Henüz uyanıkken görmediğim için korkulacak bir şey yok.
Şaka bir yana, gerçeği bir rüya kadar güzel anılarım şimdi acılarla dolu gerçekliğimi rüyalarla güzelleştiriyor.
Araştırmacılar, insanların beş duyudan fazlasına sahip olduğunu söylüyor. Belki rüyalar, sezgi temelli duyunun yani telepatinin bir nevi hayatımıza yansımasıdır.
.
.
.
Kendime dahi anlatamadığım sırımsın. Sensiz günlerde, gecelerde seninleyim…
Hayırdır inşallah!
Rüya özlemin bir tesellisidir.